Kuşbakışı Acıları Var Kentimin
Yıllardır seferber edip anlayışlarımı, anlayamadım insanoğlunun kuşbakışı merakını…
Binlerce insanın içlerindeki karanlığı gizlemek için yaktığı ışıkları seyretmenin nesi haz verebilir ki insana?
O ışıkların altında bir türlü aydınlanamayan kaç yürek atıyor kim bilir?
Kaç hüzme şahitlik ediyor gecede ıskalanan hayatlara?
Kaç hayat kararıyor sunni aydınlıklarda?
Kaç feryat büyütüyor gece rahminde gün(eş)le doğacak kim bilir?
Kaç kişi umursayacak umursanmayanları?
Söyle dünya? Umursamak kimin işi?...
Sabah olduğunda maskeleriyle gizleyecek gecenin vampirleri dişlerini…
En sahte gülüşlerini takıp yüzlerine, “gün aydın” diyecekler dünyayı karartanlar…
Bir tiyatro sahnesi olacak dünya…
Herkes konumunun verdiği replikleri ezberleyip seslendirecek gün boyu…
Güneş bile dayanamayacak bu riyakarlığa…
Yorgun argın çekerken ışığını üstümüzden,
Kapanacak kapılar,
maskeler çıkacak yüzlerden…
kimse bilmeyecek “O”ndan başka kapanan kapıların ardında yaşananları…
kemiksizce dönecek diller kapının dışında…
kaç can canından geçecek canları için soğuk duvarlar, çelik kapılar ardında
kimse bilmeyecek…
kaç kişi ezilecek başkalarının seçimleri altında?
Kaç anne kurban edecek ömrünü evlatlarına?...
Kaç kişi görecek aysbergin görünmeyen yüzünü?
Kaç kişi anlayacak içimize büyüyen dertlerimizi?...
Söyle dünya, anlamak kimin işi?...
Kimse kimseyi anlamadan, gözlerine giydirdikleri cübbelerle yargılayacak birbirini…
Dillerinin en ağır hükmünü giydirecekler zanlıya…
sözleriyle infazlayacaklar, bakışlarıyla asacaklar…
ve gün gelip, aynı darağacında asılacaklar…
yani hep ateş düştüğü yeri yakacak…
ateş düşmeden ocağına, bir kova su alıp koşmayacak kimse…
keyifle izleyecekler bütün bunları yukardan, kuş bakışı…
nikotin bayramına yatıracaklar ciğerlerini arttırabilmek için bu hazzı…
sıcacık evlerine dönüp, kestane pişirecekler keyifle…
kaçmasın diye keyifler, görmezden gelinecek yol kenarında titreyen evsizler…
mevsimden deyip geçilecek gökleri bile ağlatan dertler…
timsah gözyaşlarından başka yaş kalmayacak göz pınarlarında insan(cık)ların…
Erkekliğe sığmayacak ağlamak
ve Can için, Yar için, Hak\sızlık için ve Allah için ağlanmayacak…
söyle dünya, söyle!...
AĞLAMAK KİMİN İŞİ?...
Yıllardır seferber edip anlayışlarımı, anlayamadım insanoğlunun kuşbakışı merakını…
Binlerce insanın içlerindeki karanlığı gizlemek için yaktığı ışıkları seyretmenin nesi haz verebilir ki insana?
O ışıkların altında bir türlü aydınlanamayan kaç yürek atıyor kim bilir?
Kaç hüzme şahitlik ediyor gecede ıskalanan hayatlara?
Kaç hayat kararıyor sunni aydınlıklarda?
Kaç feryat büyütüyor gece rahminde gün(eş)le doğacak kim bilir?
Kaç kişi umursayacak umursanmayanları?
Söyle dünya? Umursamak kimin işi?...
Sabah olduğunda maskeleriyle gizleyecek gecenin vampirleri dişlerini…
En sahte gülüşlerini takıp yüzlerine, “gün aydın” diyecekler dünyayı karartanlar…
Bir tiyatro sahnesi olacak dünya…
Herkes konumunun verdiği replikleri ezberleyip seslendirecek gün boyu…
Güneş bile dayanamayacak bu riyakarlığa…
Yorgun argın çekerken ışığını üstümüzden,
Kapanacak kapılar,
maskeler çıkacak yüzlerden…
kimse bilmeyecek “O”ndan başka kapanan kapıların ardında yaşananları…
kemiksizce dönecek diller kapının dışında…
kaç can canından geçecek canları için soğuk duvarlar, çelik kapılar ardında
kimse bilmeyecek…
kaç kişi ezilecek başkalarının seçimleri altında?
Kaç anne kurban edecek ömrünü evlatlarına?...
Kaç kişi görecek aysbergin görünmeyen yüzünü?
Kaç kişi anlayacak içimize büyüyen dertlerimizi?...
Söyle dünya, anlamak kimin işi?...
Kimse kimseyi anlamadan, gözlerine giydirdikleri cübbelerle yargılayacak birbirini…
Dillerinin en ağır hükmünü giydirecekler zanlıya…
sözleriyle infazlayacaklar, bakışlarıyla asacaklar…
ve gün gelip, aynı darağacında asılacaklar…
yani hep ateş düştüğü yeri yakacak…
ateş düşmeden ocağına, bir kova su alıp koşmayacak kimse…
keyifle izleyecekler bütün bunları yukardan, kuş bakışı…
nikotin bayramına yatıracaklar ciğerlerini arttırabilmek için bu hazzı…
sıcacık evlerine dönüp, kestane pişirecekler keyifle…
kaçmasın diye keyifler, görmezden gelinecek yol kenarında titreyen evsizler…
mevsimden deyip geçilecek gökleri bile ağlatan dertler…
timsah gözyaşlarından başka yaş kalmayacak göz pınarlarında insan(cık)ların…
Erkekliğe sığmayacak ağlamak
ve Can için, Yar için, Hak\sızlık için ve Allah için ağlanmayacak…
söyle dünya, söyle!...
AĞLAMAK KİMİN İŞİ?...