haberler güncel siyaset gündem spor sağlık magazin teknoloji haberleri

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
haberler güncel siyaset gündem spor sağlık magazin teknoloji haberleri

haberler güncel siyaset gündem spor sağlık magazin teknoloji haberleri


    Göğsünün Sıcaklığına Düşür Beni

    avatar
    Ozan ~


    Mesaj Sayısı : 350
    Kayıt tarihi : 13/11/10

    Göğsünün Sıcaklığına Düşür Beni Empty Göğsünün Sıcaklığına Düşür Beni

    Mesaj  Ozan ~ C.tesi Kas. 13, 2010 3:57 pm

    Yüzünün eşiğindeyim
    sana bakıyorum içine barikatsız beni bekleyen güzelliğine.

    Bir şeyler katmalıydı insana düşünmek... Yaşam korkusu boşuna çekilmemeliydi. Boşluğu dolduranlar olmalıydı ve boşlukta sallananlar bir de. Dönenler dönmeyenlerden sormalıydı hayatı bilemeyecekleri sorulara cevaplar vermeliydi yaşam usulca...

    dedikten sonra yeniden başlamalıydı yaşam...
    Başladı.

    Karda iz bıraktığı sürece donmuyor insan nafile kader alnının tam ortasında yazanı silmiyor...

    Dedim...

    Ne gariptir ilk defa müsveddesiz seçmekteyim kendimi. Gecenin bu ben vakti sokulduğum bir nefese daha da sokulmak niyetindeyim ya; biten sigara izmaritlerini sayıklamaktayım düşlerde. Düşerek adım attıkça göğsündeki hazneye gülümseyişimi daha da yerleştirerek... Ayaklarım falakadan kanasa daönemi yok artık yağmurlar silecek izlerimi her damlasına vefalı bir harf sığacak sonra...

    Okudum...
    Şifrem çoktan çözülmüş...

    Bana alış hadi öğret nasıl alttan alınır üstüne gelenler neden beni hayatta tutan ellerin bu denli güçlüneden nedensizdir aşk... Özlet kendini baktığımda can çekişsin dilim fırtına ol geceyi bekle hattayaklaş...

    Bahçeye bıraktığım her kelime seninle arınıyor selin kaybetmiş hüznü bizi konuşmakta her köşe.

    Gördüm
    Bahar geliyor yüzünün eşiğinden içeri bakarken ben…


    Perçemine dokunmakmış aslında varlığıma anlam veren. İki nokta arasına bulamadığım cümlelermiş yüzüme astığım hüzün...
    Gördüm.

    Çocukluğundan miras acılarına sahip çıkmış bir benle sarhoştum ne vakittir. İkimiz de acemiydik o zamanlar. Ustası kalfası çırağı belirsiz bir atölyenin basma kalıp işleriydik belki ne bileyim dündük sadece.
    Sustum.

    Her dört duvarı gördüğünde susacaksın demişti tanrı emanete bıraktığım gülümseyişi gizlice satan şeytandan bi haber kendimi sevmeye başlama vaktine kadar ağladım bende.

    On yıllık bir nesil bırakılmış alnıma anladım her damla infaza gelmiş gibi nefretle asarken umutlarımıisyanı göremediğim her aynaya tükrük bezlerimde beslediğim nefreti kustum.

    Sokaklar buldum sonra yüreğimin köşe başlarına levhasını asmayan nice ihanet mektuplarını okudum gezerken tek tek durdum...

    Yolumdan çık diyenler oldu kendini terk et düşlerini katlet hatta

    Gülümsedim...

    Bildimki bu ben başka ben
    bekledim.



    Oturdum pencere kenarına şehrine karşı şarap içiyorum. Zamanın herhangi bir yerine sıkıştırılmış hayatımın sana bakan yanını düşünüyorum avunuyorum belki hüzün desem o değil umut desem hiç değil bilmiyorum kendime vuramadığım sıkılganlık notları evet bu olabilir işte acıyan düşlerine sebep bu belki de yeni bir şehir ihtimali yok aslında ve çatlamış yanıma dokunma hasreti ne dersin; yağmurlarınla arınmak geçirdiğim depremsiz gecelerime denk düşer mi?

    Fırtına yaklaşıyor
    Korunaklı bir yere göm kendini...

    Çocuktum daha paslı bir çakıyla dolaştığım günlerdi. Aşkın aşk olmadığı annemle babamın yaşadığı zamandı en son hatırladığım. Akşam üstlerine doluşan masa başı sohbetlerinden kalan ılık bir sevgiyle beslerdik içimizi sırayla ablam ben ve kardeşim. Beyaz örtülü masanın üzerine bir yığın huzur konulurdu her sabah isteyen istediği kadar alır arta kalan yarın olmadan çöpteki yerini alırdı...

    -dı...

    En çok bu gidip gelmeler yordu beni.
    Düzgün olmayan ve tekil yaşanılan kocaman günler bir de.





    Hep aynı bağ tırnak işaretlerinde saklanan tuhaf anlar çoğulluk belki de ağrıyan yanlarıma toz konduramamak. Geri dönüş yolunu unuttuğum onca geceden biri daha şarap içerken söylenebilecek onca küfür ve keskin bir yalnızlık kokusu arka sokaktan gelen arabanın sesi bir de... Tenimden yere düşen kabukların yaraya bir hayrı yok ya üşüyor açılmış yerler ve inadına sisli bir gece...

    Göremediğim yerlere denk düşüyor yüzün
    Sırf bu yüzden...



    "Parmaklarımda canımı yakan kelimelerin tuhaf acısı saçlarımı avuçlarımın arasına alıp sıkıyorum başımı. Damla damla akıp da kaybolsam diyorum sessizce yazmadan okumadan duasız sus payım bile olmadan damla damla usulca. Korkmadan basıyorum toprağa dağlara doğru kaldırıyorum başımı uzak derin dipsiz bir boşluk yok artık gördüğüm yerde üşümüş parmaklarımı göğsüme gizleyerek yüreğim düşecekmiş gibi bakıyorum gökyüzüne yaramı öpüyor rüzgar sarmalıyorkucaklıyor kestirmeden giriyor hep içime. Kıyısında dursam da yaşamın olsun kıyısından da olsa tutunuyorum işte gittiği yere kadar..."

    Sisin ardında yanan bir şehir mi var bilmiyorum penceremin bunu göstermeye mecali yok belki desadece birileri sisi kaldırsın diye bekliyorum birileri anıların üzerine silindi yazmalı yüzümü yıkayan çıldırasıya bir sövgü buluyor ellerim birileri tutsun istiyorum yeniden.

    Birileri acımasın artık göğsünün sıcaklığında uyutsun istiyorum.

    Her gece…





    Yüzünün eşiğine düştüm.
    Şimdi hangi yöne eğilsem sen bakıyorsun kirpiklerimin penceresinden.

    Hangi durağında kaldım istanbulun hangi sessizliğin sokak aralarında katledeceğim avazımı ki sana özenmişse bu hangiler;
    yaktım işte sesimi.
    düştüğüm yer yağmurda ıslanan kaldırımlarda kalsın...

    sen kal karaladıklarımın içinde. Bir kareden kareye sağdan sola soldan sağa fark etmez ama kal.

    Yüzünün eşiğine düştüm.
    sesin yüreğimin orucudur bilesin.

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 2:46 am